Cilt:09 Sayı:02 (2020)

Browse

Recent Submissions

Now showing 1 - 20 of 27
  • Item
    Sağlık Hizmeti Kullanımında Aile Tipinin Rolü: “Büyük Ebeveyn Etkisi”
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Kuh, Zeynep; Other; Other
    Aile, toplumun en temel ögesi olarak bireyin yaşamında oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Türk toplumunun geleneksel yapısı içerisinde büyük ebeveynler zaman içerisinde edinmiş oldukları tecrübeleri diğer aile bireylerine, özellikle torunlarına aktarmakta ve yol gösterici ve manevi bir doyum kaynağı olmaktadır. Araştırmanın amacı, Isparta ilinde yaşayan geniş ve çekirdek ailelerin sağlık hizmeti kullanım düzeylerinin tespit edilmesi ve aile içerisinde yaşayan büyük ebeveynlerin (anneanne, babaanne, dede vb.) ailedeki diğer bireylerin sağlık hizmeti alımına etkisinin ölçülmesidir. Araştırmada veri toplama aracı olarak anket yöntemi kullanılmış, katılımcılara araştırmacı tarafından oluşturulan ölçek formu yöneltilmiş ve veri analizi için SPSS paket programı kullanılmıştır. Araştırmaya “kolayda örnekleme” yöntemi ile seçilmiş Isparta ilinde yaşayan 415 aile katılmıştır. Araştırma bulgularında, katılımcılar çekirdek aile ve geniş aile olarak incelenmiş ve bireylerin; poliklinik, aile hekimliği, özel hekim sağlık hizmeti kullanımlarında çekirdek aileler ve geniş aileler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Ayrıca, katılımcılara yöneltilen basit, ciddi ve çok ciddi (ölümcül) hastalıklarla baş etme tercihleri de çekirdek aileler ve geniş aileler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığa sahiptir. Ancak aile tipleri arasında geleneksel tıp kullanımına ilişkin istatistiksel olarak anlamlı bir farka ulaşılamamıştır. Araştırma sonucunda bireylerin belli alanlarda sağlık hizmeti kullanım düzeylerinin aile tipinden etkilendiği, büyük ebeveynlerin olduğu ailelerde sağlık hizmeti kullanımının azaldığı tespit edilmiştir.
  • Item
    Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatı’nda Çalışan Polis Teşkilatı Mensuplarında Öz Denetim ve Sosyal Sorun Çözme Becerileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Karataş, Mustafa; Duyan, Veli; Sosyal Hizmet; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Bu çalışmanın amacı polislerin öz denetimleri ile sosyal sorun çözme becerileri arasında ilişki olup olmadığının incelenmesidir. Bu amacın yanı sıra, polislerin yaş, eğitim, rütbe vb. özelliklerine göre öz denetimleri ile sosyal sorun çözme becerileri arasında farklılıklar olup olmadığı da araştırılmıştır. Araştırmada, Duyan ve Gelbal (2008) tarafından geçerlilik güvenilirliği Türkiye şartlarına göre uygulanmış Sosyal Sorun Çöze Envanteri ve Duyan, Gelbal ve Gülden (2012) tarafından geçerlilik güvenilirliği Türkiye şartlarına göre uygulanmış Özdenetim Ölçeği ile belirleyici sosyo-demografik özelliklerin olduğu soru kâğıdı kullanılmıştır. Polis, Öz Denetim ve Sosyal Sorun Çözme Becerisi kavramları ile ilgili olarak literatür taraması yapılmıştır. Araştırma Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatından görev yapan ve değişik branşlarda bulunan 200 personel üzerinde yapılmıştır. Soru kağıtları Emniyet Genel Müdürlüğü personeline dağıtılarak doldurulması istenmiştir. Toplanan veriler SPSS programında işlenerek bulgular elde edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatında görev yapan polislerde Sosyal Sorun Çözme Becerisi ile Öz Denetimleri arasında ilişki olduğu tespit edilmiştir. Kadın polislerde özdenetimin erkeklere nazaran daha yüksek olduğu elde edilen bulgular arasındadır. Ele alınan diğer değişkenlere göre herhangi bir fark ya da ilişki bulunamamıştır. Polislerin uzun çalışma saatleri, teşkilata seçilmeleri, memur amir ilişkisi bakımından çeşitli çözümleyici politikalara ihtiyaç duydukları değerlendirilmiştir.
  • Item
    Ergenlerin Çocuk Hakları Hakkındaki Görüşlerinin İncelenmesi
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Öz, Nur Sena; Gürsoy, Figen; Çocuk Gelişimi ve Eğitimi; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Amaç: “Çocuk Hakları” çocukların doğumdan itibaren sahip oldukları; ırk, dil, din, cinsiyet ya da toplumsal farklılıkları kabul etmeden sahip olunan ve çocukların yüksek yararını korumayı amaçlayan haklardır. Çalışmada Isparta’nın Keçiborlu ilçesinde bulunan lisenin 9, 10, 11, ve 12. sınıflarına devam eden ergenlerin “Çocuk Hakları” hakkındaki görüşlerinin alınması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya Isparta’nın Keçiborlu ilçesinde lise eğitimine devam eden 14-17 yaş grubunda olan 27 ergen (15 kız, 12 erkek) dahil edilmiştir. Çalışmaya katılım gönüllülük esasına dayanmış olup amaçlı örnekleme yöntemi kullanılarak seçilmiştir. Çalışmanın belirlenen amacını gerçekleştirmek için nitel araştırma yöntemlerinden yararlanılarak görüşme formu kullanılmış ve içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme hakkındaki görüşleri “bilinmiyor (f:10), çocukların haklarını korur (f:8), şiddeti engeller (f:6) ve eğitim ve oyun imkânı sağlar (f:3)” olarak dağılım göstermektedir. Çocuk hakları hakkındaki görüşleri “çocukların sahip olduğu haklar (f:9), olumsuz durumlardan çocukları korumak (f:7), özgürlük ve yaşamak (f:7) ve bilinmiyor (f:4)” şeklindedir. Çocuk haklarının ülkeden ülkeye farklılık gösterip göstermediği hakkındaki görüşleri “ülkeden ülkeye değişir (f:18), çocuk hakları evrenseldir (f:7) ve değişebilir ama değişmemelidir (f:2)” olarak cevaplar elde edilmiştir. “Çocukların en çok ihtiyaç duydukları hakları nelerdir?” diye sorulduğunda ise “temel ihtiyaçlar (f:14), eğitim ve oyun ihtiyacı (f:12), duygusal ve sosyal ihtiyaçlar (f:11) ve maddi ihtiyaçlar (f:3)” olarak cevaplar gruplandırılmıştır. Çocuk haklarına ilişkin yaşanan sorunların neler olduğu sorulduğunda “cinsel istismar (f:8), fiziksel istismar (f:7), çocuk haklarının korunamaması (f:7), çocuklara değer verilmemesi (f:5), eğitim ve oyun haklarının çocukların ellerinden alınması (f:4), sözel istismar (f:3) ve bilinmiyor (f:3)” başlıklarında ifadeler elde edilmiştir. Yaşanan sorunlara çözüm önerileri hakkındaki görüşleri ise “eğitim verilmeli (f:8), denetim sağlanması (f:7), ceza verilmeli (f:5), sevgi ve saygı ortamının sağlanması (f:5) ve bilinmiyor (f:4)” olarak dağılım göstermektedir. Sonuç: Elde edilen sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda, lise öğrencilerinin çocuk hakları hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıkları belirlenmiştir. Ergenlerin çocuk haklarına ilişkin bilgilendirilmesi, farkındalıklarının arttırılması ve haklarını koruma yöntemlerini bilmelerini sağlama açısından önemli olduğu düşünülmektedir.
  • Item
    Üniversite öğrencilerinde depresyon sıklığı ve ilişkili faktörler
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Ergün, Gül; Other; Other
    ÖZ ET Amaç: Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin depresyon sıklığı ve ilişkili faktörlerin incelenmesidir. Yöntem: Araştırma kesitsel tipte epidemiyolojik bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini 12,800 öğrenci oluşturmuştur. Örneklem seçiminde Sampsize programı kullanılmıştır ve örnek büyüklüğü 986 kişi olarak hesaplanmıştır. Araştırmada eksik ya da hatalı veriler olabileceği düşünülerek, örneklem %10’luk bir artışla (986+99) 1085 kişi olarak belirlenmiştir. Araştırmanın verileri öğrencilerin kişisel bilgilerini içeren ve araştırmacılar tarafından literatür taranarak oluşturulan 20 soruluk bir form, Beck Depresyon Ölçeği ve Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği ile toplanmıştır. Veri analizinde yüzdelik, ortalama± standart sapma, bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular ve Sonuç: Araştırmaya katılan öğrencilerin Beck Depresyon Ölçeği puan ortalaması 11,46±10,30 olarak bulunmuştur. Korelasyon analizine göre Beck Depresyon Ölçeği toplam puanı ile Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği bedensel sağlık, psikolojik sağlık, sosyal ilişkiler ve çevresel sağlık alt boyutları arasında negatif yönde, zayıf derecede ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (sırasıyla r=-0,32, p<0,001; r=-0,39, p<0,001; r=-0,32, p<0,001; r=-0,35, p<0,001). Üniversite öğrencilerinde depresyon sıklığı hafif düzeydedir. Doğum yeri, ikamet yeri, sınıf düzeyi, uyuşturucu madde kullanımı, sigara kullanımı, intihar düşüncesi, kronik hastalık varlığı, sağlığı algılama durumu, algılanan kilo durumu, fiziksel aktivite durumu ve yaşam kalitesi değişkenleri depresyon sıklığı ile ilişkilidir.
  • Item
    Gebelikteki Şiddetin Maternal-Fetal Etkileri
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Sezgin, Duygu; Other; Other
    Özet Kadına yönelik şiddet yaygınlığı ve sonuçları nedeniyle önemli bir halk sağlığı sorunu ve bir insan hakları ihlalidir. Dünyada her beş kadından biri yaşamlarını paylaştıkları partnerleri tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddete, her üç kadından biri de herhangi bir şiddet türüne maruz kalmaktadır. Türkiye’ de kadına yönelik şiddet verileri incelendiğinde, evli kadınların %26-57’sinin fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığı görülmektedir. Kadının gebelik döneminde de şiddete maruz kalmasının önemli maternal-fetal sağlık sonuçları mevcuttur. Maternal etkileri; doğum öncesi kanama, madde kullanımının artması, depresyon, anksiyete, gebeliğin sonlandırılması, sezeryan doğum, preeklampsi, gestasyonel diyabet, yüksek mortalite ve morbidite oranlarıdır. Fetal etkileri de; preterm doğum, düşük doğum ağırlıklı fetüs, intrauterin gelişim geriliği, plasental anomaliler, zihinsel gelişim geriliği, yaralanmalar ve yüksel neonatal mortalite oranlarıdır. Özellikle kadınların gebelik döneminde aldıkları sağlık hizmetlerinde bire bir bakım, danışmanlık, takip ve tedavi yapan sağlık personelinin iyi bir gözlem yapması ve şiddete uğrayan gebeleri tespit etmesi gerekmektedir. Vaka tespitinde gerekli kurumlar ile iş birliği yapılarak annenin ve bebeğinin sağlığının kontrol altına alınması, şiddetin önlenmesi önemlidir.
  • Item
    Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Tükenmişliğinin Cinsiyet Değişkeni Açısından İncelenmesi: Meta Analitik Bir Çalışma
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Kutlu, Gamza; Zootekni; Other
    Tükenmişlik alan yazınında cinsiyet hem nitel hem de nicel çalışmalar için sıklıkla tartışılan bir değişken olmakla birlikte sağlık sektöründe çalışanların tükenmişliği nasıl deneyimledikleri en sık çalışılan olgulardan bir tanesidir. Ulusal ve uluslararası araştırmalar kadınlar ve erkeklerin tükenmişlik düzeylerinde farklılıklar olduğunu göstermektedir. Bu çalışmanın amacı, sağlık çalışanlarının tükenmişliği konusunda yapılan tezlerde cinsiyet değişkenini daha geniş bir perspektiften incelemek ve cinsiyete göre tükenmişlikler arasındaki farklılıkları ortaya koymaktır. Meta-analize dahil edilecek çalışmaların belirlenebilmesi için “YÖK tez tarama” veri tabanından yararlanılmıştır. Taramalar sonucunda erişim izni olan 657 teze ulaşılmıştır. Kriterlerden biri olan araştırmanın örneklemini yalnızca sağlık çalışanları oluşturması gerektiğinden, sağlık sektöründe yapılmış 127 tez olduğu gözlemlenmiştir. Ancak ortalama/standart sapma verilerini içermeyen, cinsiyet değişkenini incelememiş ve farklı ölçek kullanan çalışmalar meta analizi kapsamından çıkarılmıştır. Sonuç olarak, 62 çalışma analiz kapsamında incelenmiştir. Araştırmanın örneklemini 5194 erkek ve 10237 kadın olmak üzere 15431 sağlık çalışanı oluşturmaktadır. Yayın yanlılığını belirlemek amacıyla “Egger regresyon testi” ve “huni saçılım grafiği” incelenmiştir. Her iki yöntemin sonuçları yayın yanlılığının olmadığını göstermektedir. Araştırma sonuçları, kadın sağlık çalışanlarının duygusal tükenme alt boyutunda 0.222 [0,131-0,312] pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı; erkek sağlık çalışanların ise, duyarsızlaşma -0,017 [-0,073-0,107] ve kişisel başarı -0,067 [-0,163-0,029] alt boyutunda negatif ve istatistiksel olarak anlamlı bir etki büyüklüğüne sahip olduğu bulunmuştur.
  • Item
    Theraupeutic potency of benfotiamine against methotrexate-induced kidney injury and irisin immunoreactivity
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Yalçın, Alper; Other; Other
    Amaç: Benfotiamine (BFT), antioksidatif etkilere sahip etkili bir ajandır. Bu çalışmada, BFT'nin metotreksat (MTX) kaynaklı böbrek hasarı ve irisinin immünoreaktivitesi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Yöntem: Toplam 28 sıçan dört eşit gruba ayrıldı: Kontrol (herhangi bir tedavi uygulanmadı), BFT (50 mg / kg BFT oral gavaj ile verildi), MTX (20 mg / kg MTX intraperitoneal yolla verildi) ve MTX + BFT. Çalışmanın sonunda, alınan böbrek dokuları rutin histolojik takip serilerinden geçirildi ve parafin bloklara gömüldü. Histopatolojik inceleme için hematoksilen & eozin, irisin ve kaspaz 3 için streptavidin-biotin-peroksidaz kompleks yöntemi parafin bloklardan alınan kesitlere uygulandı. Toplam antioksidan seviyesi (TAS) ve toplam oksidan seviyesi (TOS) Rel Assay kitleri ile belirlendi. Bulgular: MTX'in histopatolojik hasara, irisin ve kaspaz-3 immünoreaktivitesinde önemli bir artışa neden olduğu gözlendi. Biyokimyasal olarak, MTX verilen hayvanlarda toplam oksidan seviyesinde (TOS) önemli artış ve toplam antioksidan seviyesinde (TAS) düşüş belirlendi. BFT tedavisinin histopatolojik hasarı iyileştirdiği, TOS ve kaspaz-3 immünoreaktivitesini önemli ölçüde azalttığı, TAS düzeylerini artırdığı ve irisin immünoreaktivitesini önemsiz ölçüde azalttığı bulundu. Sonuç: Sonuç olarak BFT, MTX'in neden olduğu böbrek hasarını önlemede koruyucu etkiler sergilemiştir.
  • Item
    Meme Cerrahisi Uygulanan Hastalarda Taburculuk Öncesi Bilgi Gereksinimleri
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Köstekli, Sibel; Other; Other
    Amaç: Araştırma, meme cerrahisi geçiren hastaların taburculuk öncesi bilgi gereksinimlerini belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel tipte olan araştırma, Ocak-Temmuz 2019 tarihleri arasında Batı Karadeniz Bölgesi’ nde yer alan bir üniversiteye ait hastanenin genel cerrahi servisinde meme cerrahisi girişimi yapılan 87 hasta ile yürütüldü. Veriler, ‘Hasta Bilgi Formu’ ve ‘Hasta Öğrenim Gereksinimleri Ölçeği’ kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde; betimleyici istatistikler, Kolmogorov-Smirnov testi, Mann Whitney U Testi, Kruskall Wallis Testi ve Spearman Korelasyon Analizi kullanıldı. Bulgular: Araştırmada, hastaların yaş ortalamasının 45,5±14,2, %80,5’inin evli, %43,7’sinin ilköğretim mezunu, %82,7’ sinin çalışmadığı, %55,2’ sinin memede tanımlanmamış kitle tanısı aldığı, tanı konulma zamanının ortalama 7,2±12,2 ay olduğu, %60,9’una meme biyopsisi girişiminin yapıldığı ve %80,5’inin hastalığı ile ilgili bilgi aldığı saptandı. Hastaların bilgi gereksinimlerine ilişkin ölçek toplam puanının 211,8 ± 29,3 ile “son derece önemli” düzeyde olduğu ve bilgi alma gereksinimi duydukları alanların öncelikli olarak; tedavi ve komplikasyonlar, yaşam aktiviteleri ve yaşam kalitesi alt boyutlarında olduğu ve en çok ölçeğin yaşam aktiviteleri alt boyutunda yer alan “Bu hastalık yaşamımı nasıl etkileyecek?” konusunda, en az ise toplum ve izlem alt boyutunda yer alan “Klinikten eve nasıl gideceğim?” konusunda bilgi almak istedikleri tespit edildi. Hastaların demografik bilgileri ve sağlık durumlarına ilişkin değişkenler ile ölçek toplam puanlar arasındaki farkın anlamlı olmadığı bulundu (p>0,05). Sonuç: Hastaların demografik bilgileri ve sağlık durumlarına ilişkin değişkenlerin bilgi gereksinimlerini etkilemesi nedeniyle hastalara verilen taburculuk eğitimlerinin bireysellik baz alınarak planlanması önerilmektedir.
  • Item
    İlkokul Öğrencilerinin Okumaya Yönelik Tutumları İle Serbest Zamanlarında Kitap Okuma Alışkanlıklarının İncelenmesi
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Beyazıt, Utku; Other; Other
    İlkokul yılları çocuğun okumayı öğrenmesi ile birlikte okumaya karşı ilginin belirlendiği ve okuma alışkanlığının temellerinin atıldığı bir dönemdir. Okumanın bir alışkanlık haline gelmesi için çocuklara temel okuryazarlık sürecinden sonra erken yaşlarda okuma ilgisi ve sevgisi kazandırılması gerekmektedir. Bu noktadan hareketle bu araştırmanın amacı ilkokul öğrencilerinin serbest zamanlarında okuma alışkanlıklarının ve okumaya yönelik tutumlarının incelenmesidir. Çalışma, tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Çalışma grubunu Antalya il merkezinde ilkokula devam eden 208 çocuk oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak, ‘’Kişisel Bilgi Formu’’, serbest zamanlarında okuma alışkanlıklarını belirlemeye yönelik araştırmacılar tarafından hazırlanan ‘’Okuma Alışkanlığı Anketi’’ ve okumaya ilişkin tutumlarını belirlemeye yönelik ise Kocaarslan (2016) tarafından Türkçe’ye uyarlanan ‘’1-6. Sınıflar İçin Okumaya Yönelik Tutum Ölçeği’’ kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, çocukların okuma tutumunun cinsiyete, kitap okuma sıklığına, serbest zamanlarında yaptıkları aktivitelere, okulda kütüphane veya sınıf kitaplığı bulunma durumuna, anne ve babanın kitap okuma sıklığına, ebeveynlerin çocuklarına kitap alma sıklığına, çocukların ebeveynleri ile birlikte kütüphaneye gitme sıklığına, okudukları kitap hakkında ebeveynleri veya öğretmenleri ile sohbet etme sıklığına, çocukların kitap okuma nedenlerine göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür. Araştırmada elde edilen bulgular doğrultusunda ebeveynlere, eğitimcilere ve araştırmacılara, öneriler sunulmuştur.
  • Item
    Global Trends of the Researches on COVID-19: A Bibliometric Analysis via VOSviewer
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Erbay, Elif; Sağlık Kurumları Yöneticiliği; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Giriş: Çin'in Wuhan kentinde tespit edilen Coronavirüs (2019-nCoV) tüm dünyaya hızla yayıldı. Bu hızlı yayılım konu hakkında yapılan çalışmaların sayısının da artmasına yol açtı. Amaç: Bu çalışmada, 8 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan, dünyaya yayılan ve pandemi olarak ilan edilen koronavirüs enfeksiyonu ile ilgili yayınların geriye dönük bir analizini yapmayı amaçlamaktadır. Yöntem: “Coronavirus, COVID-19, 2019 novel coronavirus disease, 2019 novel coronavirus infection, 2019-nCoV disease, 2019-nCoV infection, coronavirus disease 2019, coronavirus disease-19” anahtar kelimeleri kullanılarak Web of Science veri tabanında 1 Ocak ve 30 Nisan 2020 tarihleri arasında yayınlanan çalışmalar taranmıştır. Verilerin tanımlanması ve analizi ülkeler, yayınlar, yazarlar, dergiler, kurumlar, alıntı yapılan referanslar ve bu değişkenler arasındaki bazı ilişkiler gibi kriterlere göre yapılmıştır. Yayınlara dair tanımlayıcı özellikler Microsoft Excel kullanılarak analiz edilmiştir. Seçilen bazı kriterlerin analizi ve görselleştirilmesi VOSviewer ve ArcGIS aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Çalışmaya, belirlenen tarihler arasında yayınlanan 1782 makale dahil edilmiştir. Çalışma, dünya çapında güçlü bir yazar iş birliği olduğunu ve pandemi ile mücadeleye katkıda bulunan çok sayıda finansman kuruluşunun olduğunu göstermiştir. Sonuç: Yayın kümelerini oluşturmak için kullanılan bibliyografik eşleştirme yöntemi aracılığıyla, bu yayınlarda yer alan temel odak ve ana konular vurgulanmıştır. Bu çalışma COVID-19 ile ilgili araştırmaların pandemiyi sona erdirmede önemli bir anahtar olduğunu vurgulamıştır.
  • Item
    Travmaların Dönüştürücü Rolü: Olumlu Değişimler
    (Ankara Üniversitesi, 2020) İzgüden, Süleyman; Other; Other
    Travmalar kişilerin yaşamlarında dönüm noktaları olarak görülebilen olaylar olup, kişiler üzerinde olumlu ve olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Araştırma kapsamda travmaların kişilerin yaşamındaki dönüştürücü rolü üzerinde durularak, ortaya çıkan olumlu değişimler hakkında bilgilerin literatür çerçevesinde sunulması amaçlanmıştır. Bu minvalde ilk olarak travma sonrası ortaya çıkabilecek durumlar ele alınmıştır. Travma sonrasında ortaya çıkabilecek olan durumlar arasında yer alan olumlu değişimler travma sonrası büyüme şeklinde ifade edilmektedir. Araştırmada travma sonrası büyüme kavramı temel olarak Tedeschi ve Calhoun’un görüşleri doğrultusunda kavramsal çerçevede ele alınmıştır. Bu bağlamda travma sonrası büyüme modellerinden işlevsel-betimleyici model kapsamında; travma öncesi kişisel özelliklerle birlikte, travma ve sonrası süreçleri ortaya konulmuştur. Son olarak travma sonrası büyüme çerçevesinde gerçekleşen olumlu değişimler (travma sonrası büyümenin boyutları) başlıklar halinde ele alınarak araştırma kapsamında travmaların olumlu yöndeki dönüştürücü etkileri ortaya konulmuştur. Kavramsal inceleme sonucunda görülmüştür ki; travmatik olaylar kişilerin hem kendilerine hem de başkalarına olan bakış açısında değişimlere yol açarak; kişilerin kendilerine olan güvenlerinin artmasını, daha merhametli ve anlayışlı bir yaklaşımla kişilerarası ilişkilerinde de samimiyet duygusunun gelişmesini sağlayabilmektedir. Ayrıca yaşanan zorluklar sonucunda kişilerin olgunlaşma sürecine girerek, inançlarında gelişim sağlamakla birlikte, yaşamın değerini de daha fazla anladıkları ortaya konulmuştur.
  • Item
    Ergenlerde Sosyal Medya Kullanımı ve Sosyal Medya Bağımlılığı
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Taştepe, Taşkın; Çocuk Gelişimi ve Eğitimi; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Amaç: Bu araştırma, tipik gelişim gösteren ergenlerin sosyal medya bağımlılık düzeylerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın çalışma grubu, 2019-2020 eğitim öğretim yılında Ankara’da Çankaya İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı resmi Anadolu liselerine devam eden, 9. 10. ve 11. sınıflarda öğrenim gören toplam 500 ergenden oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak “Ergenler için Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği” kullanılmıştır. Elde edilen veriler betimsel istatistik, Bağımsız Örneklemler T Testi, Tek Yönlü ANOVA Testi ve veri madenciliği yöntemlerinden Karar Ağacı Modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular ve Sonuç: Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; kızların sosyal medya bağımlılık düzeylerinin erkeklere oranla daha yüksek olduğu görülmüştür. Sınıf düzeyinin bağımlılık düzeyini belirlemede anlamlı bir değişken olmadığı belirlenmiştir.
  • Item
    Altı-On İki Aylık Bebeklerin Uyku Düzenlerine İlişkin Anne Görüşleri
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Akyol, Aysel Köksal; Çocuk Gelişimi ve Eğitimi; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Amaç: Bu araştırmada, altı-on iki aylık bebekleri olan annelerin bebeklerinin uyku düzenine ilişkin görüşlerini belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmada nitel araştırma modellerinden biri olan Temel Yorumlayıcı Desen kullanılmıştır. Çorum il merkezinde altı-on iki aylık bebeği olan 6 anne araştırmanın çalışma grubunu oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan yarı yapılandırılmış sorulardan oluşan “Görüşme Formu” kullanılmıştır. Bulgular ve Sonuç: Araştırmada bebeklerin genellikle belirli bir uyku düzenleri olduğu, bununla beraber annelerin bebeklerinin uyku düzenini oluşturmak için çeşitli uyku rutinleri olmasına karşın bebeklerinin uyku düzenlerini oluşturmada çoğunlukla kendilerini yetersiz gördükleri ortaya çıkmıştır.
  • Item
    Awareness, attitudes, and anxiety related to COVID-19 pandemic among the public in early terms of the pandemic in Turkey
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Hüzmeli, Esra Doğru; Other; Other
    Giriş Çalışmayı, Türkiye'de halkın COVID-19 hakkında temel bilgilerini sorgulamak amacıyla yaptık. Yöntem Bu çalışma Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi'nde gerçekleştirilmiştir. COVID-19 bilgi dzüeyini ölçme anketi yazarlar tarafından geliştirilmiştir. Katılımcılara haber alma kaynakları, tedavi hakkındaki bilgileri, COVID-19’un semptomları ve kuluçka süresi konusundaki düşünceleri sorgulanmıştır. Anksiyete seviyesini 10 cm'lik Görsel Analog Ölçeği kullanılarak sorgulanmıştır (0: Endişelenmeyin; 10: Kesinlikle endişelenin). Sağlık kaygısı durumunu değerlendirmek için 14 maddelik bir Sağlık Kaygı Envanteri (Kısa Form) kullanılmıştır. Bulgular Yaş ortalaması 32.20 ± 13.27 yıl olan 513 (268 kadın % 52.2, 245 erkek % 47.8) birey dahil edildi. Katılımcıların %43.5’i egzersiz yapmanın virüse karşı koruyucusu olduğunu belirtmiştir. Katılımcıların çoğu önlem olarak “toplu taşımada azalma, okulları ve kamu kurumlarını kapatma, kişisel bakım ve hijyen artışları” hususlarını onaylamışlardır. Son günlerde kendilerini COVID-19 enfeksiyonundan korumak için yapılan en büyük alışkanlık ellerin yıkanmasında bir artış idi (% 64.7). Anksiyete düzeyi 5.58 idi ve bu da katılımcıların orta derecede anksiyete düzeyine sahip olduğunu göstermektedir. Tüm katılımcıların Kısa Sağlık Anksiyete Envanteri puanının 15.33 ± 9.83 olduğu bulunmuştur. Sonuç Halkın COVID-19 hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu, pandemiye karşı alınması gereken önlemlerin farkında oldukları belirlenmiştir. Ancak kaygı düzeyleri yüksekti. Yetkili makamların, halkın kaygısını azaltmak amacıyla kamuoyu ile salgın hakkında düzenli bilgiler paylaşmaya devam etmeleri gerektiğini düşünüyoruz.
  • Item
    Üniversite Öğrencilerinin E-Sigara Kullanım Düzeyleri ve E-Sigara Kullanımına İlişkin Görüşleri
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Öztaş, Duygu; Hemşirelik; Hemşirelik Fakültesi
    Amaç: Araştırma, üniversite öğrencilerinin e-sigara kullanım düzeylerini ve e-sigara kullanımına ilişkin görüşlerini saptamak amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırma kesitsel-tanımlayıcı olarak yapılmıştır. 23 Mart-31 Aralık 2015 tarihleri arasında yürütülen çalışmada örneklem seçimine gidilmemiş olup, toplam 1241 lisans öğrencisinin katılımı ile araştırma tamamlanmıştır. Araştırma verilerinin istatistiksel analizi, bilgisayar ortamında SPSS 20.0 paket programında yapılmıştır. Verilerin sayı ve yüzde hesaplamalarının yanı sıra, Mann Whitney U, Kruskal Wallis ve Ki-Kare parametrik olmayan istatistiksel analiz yöntemleri kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların %83.2’si kız öğrencilerden oluşmaktadır. Düzenli olarak sigara kullanımı %9 iken, e-sigara kullanan sadece 9 kişidir (%0.7). Katılımcıların %82’si (n=1017) “bütün tütün ürünleri zararlıdır, kullanılmamalıdır” cevabını vermiştir. E-sigara kullanım oranı her iki cinsiyette de oldukça düşük olup, kız ve erkek öğrenciler arasında e–sigarayı daha önce duyma, daha önce görme, e-sigara kullanma ve yakınlarında, çevrelerinde e-sigarayı kullanan kişi bulunma durumu bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Benzer biçimde “E-sigara bireylerin sigaraya başlamasını kolaylaştırır” ifadesine verilen cevaplar sigara kullanan ve kullanmayanlar arasında farklılık göstermektedir (p=.000). Sonuç ve Öneriler: Yapılan araştırma sonucuna göre öğrencilerin sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanımı ve e-sigara kullanımı her iki cinsiyette düşük düzeylerdedir. Her ne kadar araştırmamız sonucunda kullanım oranları düşük saptanmış olsa da, iletişim olanaklarının ve pazarlama seçeneklerinin artması, ürünlere kolayca ulaşılabilmesi gibi nedenlerle e-sigara her zaman için toplum sağlığını, özellikle de adölesan sağlığını tehdit eden bir sorundur. Bu nedenle üniversite öğrencilerinin bilgi ve farkındalığının arttırılmasına yönelik uygulamaların yapılması ve yaygınlaştırılması önerilmektedir.
  • Item
    Türkiye’de Hemşirelik Öğrencilerinin Klinik Uygulama Deneyimlerini Etkileyen Faktörler: Sistematik Derleme
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Özsaban, Aysel; Other; Other
    Amaç: Türkiye’ de hemşirelik öğrencilerinin klinik uygulama deneyimlerini etkileyen faktörleri belirlemektir. Yöntem: Bu çalışma sistematik derleme türündedir. Çalışma, Ulakbim Türk Tıp Veritabanı, Türk Medline, EBSCO Host ve Pubmed,veri tabanları taranarak yürütüldü. Tarama, Türkçe dilinde; “klinik deneyim”, “klinik uygulama”, “klinik eğitim”, “Öğrenciler, hemşirelik”, İngilizce dilinde; “clinical experience”, “clinical practice”, “clinical education”, “Students, Nursing”, “Turkey” anahtar kelimeleri ile, Ocak-Şubat 2020 tarihlerinde yapıldı. Tarama ve bulguların raporlandırılması PRISMA bildirimi kontrol listesi rehber alınarak yürütüldü. Bulgular: Dahil edilme kriterlerini karşılayan 21 makale incelemeye dahil edildi. İnceleme sonucunda; öğrencilerin klinik uygulama deneyimlerini etkileyen faktörler dört başlıkta ele alındı. Bunlar; “öğrenciler ile ilişkili bireysel faktörler; cinsiyet, sınıf düzeyi, mesleki algı, duygular, baş etme stratejileri, bilgi düzeyi, akademik performans ve akran desteği”; “klinik eğitimci ile ilişkili faktörler; eğitimcinin tutumları”; “klinik eğitimin planlaması ile ilişkili faktörler; eğitimci sayısı, oryantasyon, eğitim ile uygulamanın örtüşmesi, eğitim yöntemi, öğrenme sürecinin yönetimi” ve “klinik uygulama çevresi ile ilişkili faktörler; fiziksel ortam, sorumluluk alanı dışında verilen görevler, malzeme ve ekipman desteği, diğer sağlık ekibi üyeleri, hasta ve yakınları, kliniğin çalışma sistemi” idi. Sonuç: Öğrencilerin klinik uygulama deneyimlerini etkileyen faktörlerin tüm yönleri ile ele alınması, öğrenme süreçlerini destekleyici yaklaşımlar ve pozitif deneyimler için ulusal düzeyde stratejilerin geliştirilmesi önerilebilir. Klinik eğitim süreçlerinin planlanmasında öğrencilerin deneyimlerini etkileyebilecek durumlar tüm boyutları ile ele alınmalıdır. Öğrenci merkezli düşünme, kapsamlı yaklaşım için yol gösterici olacaktır.
  • Item
    Bilinen Terapötik Etkinliğinin Dışında Farklı Hastalıklara Yönelik Glutensiz Diyet Uygulamaları
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Çakıroğlu, Funda Pınar; Altun, Çiğdem; Beslenme ve Diyetetik; Sağlık Bilimleri Fakültesi
    Amaç: Glutensiz diyet çölyak hastalığı, çölyak dışı gluten duyarlılığı ve buğday alerjisi hastalıklarının tedavisi veya semptomlarının giderilmesi için tedavi amacıyla uygulanan bir diyet türüdür. Glutensiz diyetin belirtilen bu hastalıkların dışında farklı hastalıklara karşı herhangi bir terapötik etki gösterdiğine yönelik bir fikir birliği bulunmamasına rağmen, diyabet, irratabl bağırsak sendromu, obezite, nörolojik hastalıklar ve kardiyovasküler hastalıklara karşı da uygulanabilmektedir. Bu çalışmada da doktor tarafından çölyak, gluten duyarlılığı ve buğday alerjisi tanısı konmamış yetişkin bireylerin glutensiz diyete karşı tutumlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Materyal-Metod: Veriler sosyal medya kanalları üzerinden online anket yöntemiyle toplanmıştır. Toplam 594 anket arasından 221’i doktor tarafından çölyak, gluten duyarlılığı ve buğday alerjisi olan bireyler tarafından doldurulduğu için değerlendirilmemiştir. Bulgular: Katılımcıların büyük bölümünü kadınlar oluşturmuş (%95,7) ve glutensiz diyeti; iyi his yaratma (%55,2), sağlıklı olduğu düşüncesi (%39,7), ağırlık kaybı (%18) gibi nedenlerle uyguladıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcılar glutensiz diyetin bağışıklık sisteminin güçlenmesinde (%47), egzersiz performansının artmasında (%35,9), yaşam kalitesinin yükselmesinde (%61,4) etkili olacağına kesinlikle katıldıklarını belirtmişler ve glutensiz diyet uygulaması ile GİS problemlerinde azalma (%66) yaşadıklarını belirtmişlerdir. Katılımcılar glutensiz diyetin sağlıklı bir diyet olduğunu düşünseler de bir kısmı glutensiz diyet uygulamaları ile başta B grubu vitaminlerinde (%34,9) olmak üzere A vitamini (%9,4), E vitamini (%8,3), D vitamini (% 5,4), demir (%7,8) ve çinko (%5,6) gibi mikro besin ögelerinde eksiklik yaşayabileceklerini belirtmişlerdir. Sonuç: Sağlıklı bireylerde glutensiz diyetin olumlu etkisine yönelik fikir birliği bulunmaması ve bu bireylerde glutensiz diyet uygulamaları ile görülebilecek muhtemel besin ögesi eksiklikleri (D vitamini, folat, demir, magnezyum, kalsiyum, çinko) göz önüne alınarak toplumun bu tarz popüler diyetlerin etkinliği konusunda bilinçlendirilmesi önemlidir.
  • Item
    Hemşirelik Öğrencilerinin Klinik Karar Verme Algıları ve Klinik Karar Vermelerini Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Keskin, Alev Yıldırım; Other; Other
    Amaç: Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin klinik karar verme algıları ve klinik karar verme algılarını etkileyen faktörleri belirlemek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Tanımlayıcı, karşılaştırmalı ve kesitsel nitelikte yapılan bu araştırmanın evrenini, klinik uygulamaya çıkan, hemşirelik 2., 3., ve 4. sınıfta okuyan toplam 175 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma 01 Ocak-20 Ocak 2019 tarihleri arasında, bir üniversitenin Sağlık Yüksekokulu’nda 2018-2019 öğretim yılı güz döneminde öğrenim gören, araştırmaya katılmayı kabul eden 111 öğrenci ile yürütülmüştür. Veriler oluşturulan demografik bilgi formu ve "Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçeği" ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzdelik dağılım, ortalama, Kruskal Wallis Testi, Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin "Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçeği" toplam puan ortalaması (128,68±10,60, Min:97,00, Max:167,00, Puan aralığı: 40-200)‘dır. Öğrencilerin klinik karar verme algılarını yaş, cinsiyet, sınıf düzeyi, kardeş sayısı gibi demografik özelliklerin etkilemediği tespit edilmiştir (p>0,05). "Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçeği’nin", seçenekleri ve fikirleri araştırmak alt boyut puan ortalaması ile öğrencilerin sınıf düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık (p<0,05) olduğu, öğrencilerin sınıf düzeyi arttıkça "Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçek" alt boyut puan ortalamalarının da yükseldiği ve aralarında ki farkın anlamlı olmadığı (p>0,05) tespit edilmiştir. Sonuç: Öğrencilerin klinik karar verme algılarının orta düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Hemşirelik eğitimi süresince öğrencilerin klinik karar verme algıları yükseltilerek, hasta bakım kalitesinin artırılmasına katkıda bulunulmalıdır.
  • Item
    Özofagus Atrezisi, Larengeal Kleft ve Trakeobronkomalazili Pediatrik Hastanın Hemşirelik Bakımı: Olgu Sunumu
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Sümengen, Aylin Akça; Other; Other
    Özofagus atrezisi; hayatı tehdit edici, özofagus anomalilerinin içinde en sık görülen, yaşam boyu tedavi ve bakım gerektiren hastalıklardan biridir. Hastalığın A, B, C, D ve E olmak üzere toplam beş tipi bulunmaktadır. Larengeal kleft ve trakeobronkomalazi de benzer oranda riskli, solunum yollarını major bir biçimde etkileyen, ölümcül olabilen hastalıklardır. Bu hastalıkların tek başına klinik belirtileri birbirinden farklı olmakla birlikte bir araya geldiklerinde, beslenme ve solunum problemleri şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu hastalıklara sahip olan bebeklerde gelişim gerilikleri, tekrarlayan solunum yolları enfeksiyonları görülmekte ve sık yoğunbakım ihtiyaçları olmaktadır. Ayrıca hastaların cerrahi işlem gereksinimi sebebiyle birçok komplikasyona maruz kalma riskinin olduğu da görülmektedir. Bu nedenle bu anomalilere sahip çocukların hemşirelik bakımının belirli standartlarda ve bireye özgü olması hayati önem taşımaktadır. Bu standardizasyonun sağlanmasında NANDA tanıları NIC girişimleri ve NOC sonuçlarının bir arada ve entegre biçimde kullanımı oldukça önemlidir. Bu çalışmada, özofagus atrezisi, larengeal kleft ve trakeobronkomalazi tanısı almış 5 ay 27 günlük bebek olgu M olarak sunulmuştur. Olgu M’nin anamnezi Marjory Gordon’un ‘’Fonksiyonel Sağlık Örüntüleri Modeli’’ne göre alınmış ve değerlendirilmiştir. Hastanın hemşirelik tanıları NANDA’ya göre konulup NIC’e göre girişimleri, NOC’a göre de sonuçları oluşturulmuştur.
  • Item
    Askeri Hemşirelerin Zorunlu Örgüt Değişikliğine Bağlı Örgütsel Bağlılık Düzeylerinin Karşılaştırılması
    (Ankara Üniversitesi, 2020) Karatuzla, Melek; Other; Other
    Amaç: Bu çalışma, sağlık bakım hizmeti sunumunun olmazsa olmaz gruplarından biri olan ve Haydarpaşa Sultan Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli hemşirelerin zorunlu örgüt değişikliği ile değişim öncesi/sonrası örgütsel bağlılık düzeylerinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemi, 2016 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’nden Sağlık Bakanlığı (S.B)'na kurum geçişi yapılan askeri hemşireler ve geçiş sonrası Haydarpaşa Sultan Abdülhamit Han Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev alan, araştırmaya katılmayı kabul eden 82 hemşireden oluşmuştur. Örneklem hesaplanırken tam sayım yöntemi kullanılmıştır. Tanımlayıcı olarak planlanan çalışmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından literatür doğrultusunda oluşturulan demografik veri formu ve Örgütsel Bağlılık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada veriler katılımcılara araştırmanın amacı anlatıldıktan ve onamları alındıktan sonra, yüz yüze görüşme yöntemiyle, katılımcıların uygun gördüğü tarih ve saatlerde uygulanmıştır. Ölçek, çalışanların hem önceki hem de şu an görev yaptıkları kurumlarına yönelik değerlendirilmesini sağlayacak şekilde iki kez uygulanmıştır. Bulgular: Çalışanların demografik verileri incelendiğinde yaş dağılımına göre çalışanların 17'sinin (%20,73) 30 yaş ve altında, 40'ının (%48,78) 31-40 yaş aralığında, 25'inin (%30,48) 41 yaş ve üzerinde olduğu bulunmuştur. Çalışanların mesleki deneyime göre 26'sı (%31,71) 5 yıl ve altı, 56'sı (%68,29) 5 yıl üzeri olarak dağılmaktadır. Çalışanlar eğitim düzeyine göre, 36'sı (%43,9) lisans ve üzeri, 25'i (%30,48) önlisans, 21'i (%25,60) lise seviyesi olarak dağılmaktadır. Çalışanlar, kurumda çalışma sürelerine göre 17'si (%20,73) 5 yıl ve altı, 65'i (%79,27) 5 yıl üzeri olarak dağılmaktadır. Kurum değişimi sonrası, hemşirelerde Örgütsel Bağlılık toplam ortalamaları açısından GATA değerinin (x̄=3,530), Sağlık Bakanlığı örgütsel bağlılık toplam değerine (x̄ =2,877) göre anlamlı düştüğü gözlenmiştir (p=0,000<0,05). Sonuçlar: Çalışma bulgularına göre daha önce GATA’ da çalışanlarda örgütsel bağlılığın düşme eğilimi gösterdiği görülmektedir.