Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi - DTCF Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi - DTCF Dergisi by Title
Now showing 1 - 20 of 1721
Results Per Page
Sort Options
Item 1403 TARİHLİ BİZANS - TÜRK ANTLAŞMASIDENNIS, George T. ;çev. DELİLBAŞI, MelekItem 1768 SEFERİ HAKKINDA BİR ARAŞTIRMATANSEL, SalahattinItem 18. YÜZYIL DİVAN ŞAİRİ AHMED BÂ'İS VE DİVANÇESİ(Ankara Üniversitesi, 2022) Yiğit, Bilge Kaya; Other; Other18. yüzyıl siyasi bakımdan Osmanlı Devletinin zayıfladığı, güç kaybettiği bir yüzyıl olmasına rağmen devlet adamlarının da destekleriyle pek çok şair yetişmiş divan edebiyatı geçmiş asırlardaki canlılığını devam ettirmiş; Osmanlı sahasında pek çok Divan şairi yetişmiştir; bunlardan kimisi birinci sınıf şair olup ünü doğudan batıya pek çok memlekette yayılmıştır. Bazı şairlerse birinci sınıf şairlerimize göre gölgede kalmış şiirleri üzerinde ayrıntılı araştırma yapılmamıştır. Bu çalışmada ünü pek duyulmamış şairlerimizden Kasapbaşızâde Ahmed Bâis Efendi'nin hayatı ve divanı incelenmiş ve yayına hazırlanmıştır. Ahmet Bâis Efendi hakkında 1953 yılında mezuniyet tezi hazırlanmıştır Çalışmamızda bu tezden de faydalanılarak divanın gözden geçirilmiş metni hazırlanarak incelemesi yapılmıştır. Ahmet Bâ’is Efendi'nin hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Elimizde tek nüsha halinde Divanı bulunmaktadır. Bâ’is 18. yüzyılda yaşamıştır Kasapbaşızade Ahmed Efendi ifadesinden anlaşıldığına göre kasaplık yapmış bir aileden gelmektedir. Bursa'nın Mihalıç/Karacabey ilçesinde doğmuş olup eğitimini İstanbul'da tamamlamıştır değişik medreselerde müderrislik yapmış olup kâtiplik görevini de yürütmüştür. 1800-1801 yılında vefat etmiş olup mezarı Kahramanmaraş’tadır. Bâ’is Divançesi talik yazıyla müellif tarafından yazılmış tek nüshası İstanbul Üniversitesi Nâdir Eserler Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bâ’is’in tek eseri olan divanındaki şiirlerini şekil ve muhteva bakımından değerlendirdiğimizde şairin divan şiirinin sebk-i Hindî dönemi öncesindeki belli kurallar ve mazmunların bulunduğu sebk-i Irâkî üslubuna uygun şiirler yazdığını söyleyebiliriz.Item 1829 EDİRNE ANTLAŞMASITURAN, ŞerafettinItem 1897-1910 Kore’nin politik durumu ve Dehan İmparatorluğuGÖKÇE, Özlem; GÖKMEN, Mahmut ErtanItem 1900 DEN 1945 E KADAR İNGİLTERE'DE EĞİTİMLIVINGSTONE, Richard;AHMET E. UYSALItem 1913 Tarihli İdare-i Hususiye-i Vilâyât Talimâtnâmesine Göre Vilâyet Bütçelerinin Yasalaşması(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Torun, Sadık Fatih; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTanzimat Fermanın ilânı mali ve idari merkeziyetçi politikaları temel alan bir yönetim anlayışını beraberinde getirmiştir. Bu kapsamda merkezi yönetimde maliye nezaretinin kurulması, taşrada ise iltizam usulünün kaldırılarak vergilerin herkesin gelirine göre alınması yönündeki karar neticesinde her sancağa muhassılların görevlendirilmesi mali yapının dönüşümünü hızlandırarak gelir ve giderlerin daha sistemli tutulmasını gerekli kılmıştır. Bu nedenle gerek merkezde gerekse vilâyetlerde günümüz bütçelerine benzer bütçe kanunları hazırlanmaya başlamıştır. Ancak 1913 yılına kadar vilâyetlerde hazırlanan bütçelerin mali özerkliği bulunmamaktaydı. Bu tarihte yürürlüğe giren vilâyet kanununun vilâyetlere tanıdığı mali özerklik neticesinde merkezi bütçeden bağımsız vilâyet bütçeleri hazırlanmıştır. 1913 yılında yürürlüğe konulan elli maddelik bir talimatla bu bütçelerin nasıl kanunlaşacağı, gelir ve giderlerin nasıl yönetileceği, bütçe kesin hesabının ne şekilde oluşturulacağı ve bütün bu mali işlemlerden sorumlu muhasebe müdürünün görev tanımları açıklanmıştır. Bu talimat vilâyet bütçeleriyle ilgili yapılan çalışmalarda bugüne kadar yer almamaktadır. Makale konudaki boşluğu gidererek alana katkıda bulunmayı hedeflemektedir.Item 1922 PARİS KONFERANSI EKSENİNDE İNGİLTERE’NİN ANADOLU BARIŞINA BAKIŞI(Ankara Üniversitesi, 2022) Başarır, Mehtap; Other; OtherTBMM Hükümeti’nin Sakarya’da Yunanlılara karşı elde ettiği zafer sonrasında İngiltere, Küçük Asya’da (Asia Minor) barışı sağlamak adına bir takım girişimlerde bulunmuştur. Bu girişimlerin biri de 1922 Mart’ında Müttefik Devletler Dışişleri Bakanlarının Paris’te bir araya geldiği konferanstır. Şark’ta sulhun sağlanması için Yunanistan’dan kendi çıkarlarını Müttefiklerin ellerine bırakma sözü alan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon; İngiltere’nin Boğazlar, Orta Doğu ve Hindistan üzerindeki çıkarlarını da düşünerek Müttefiklerin barış konusunda ortak bir karara varmalarına çalışmıştır. Böylece İngiltere; hem Boğazların kontrolünü sağlamak, Bolşevik Rusya’nın batıya ve güneye yayılma ihtimalini frenlemek, TBMM Hükümeti’nin Bolşeviklerle olan yakınlığının boyutunu öğrenmek hem de Hint-İslam kamuoyunun tepkisini yatıştırarak Orta ve Uzak Doğu’da yankılanan huzursuzluğu gidermek istemiştir. Barıştan yana tavrını gizlemeyen TBMM Hükümeti de Dışişleri Bakanını Avrupa başkentlerine göndererek temaslarda bulunmasını sağlamıştır. Ancak Paris Konferansı kararları önce mütareke sonra ateşkes üzerine planlandığından Mondros Mütarekesi tecrübesini yakın zamanda yaşamış bir millet nazarında bu kararlar şüpheyle karşılanmıştır. TBMM Hükümeti önce tahliye sonra sulh müzakereleri biçiminde niyetini ortaya koysa da karşılıklı notalar etrafında devam eden süreçte sulh hep söylemde kalmıştır. Bu çalışmada, İngiltere’nin dilinden düşürmediği Anadolu barışına dair tutumu; İngiltere Kabine Belgeleri, Avam Kamarası ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıtları üzerinden aktarılmaya çalışılmıştır.Item 1926 tarihli medenî kanun’un kabulünden sonra çokeşli ailelerde görülen bazı hukukî problemler (Rize örneği)(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2018) Arıkan, Mustafa; Other; Other1926 yılında yürürlüğe giren Türk Medenî Kanunu, Türk hukuk tarihinde çok büyük bir değişimi ifade etmektedir. Bu tarihe kadar tamamen şer’î hukuka dayanan Türk medenî hukuku, artık laik bir hüviyete bürünmüştür. Bu durum, eski hukuk normları çerçevesinde oluşmuş toplumsal pratiklerle, yeni hukukun inşa etmeye çalıştığı düzen arasında birtakım tezatlar ortaya çıkarmıştır. Eski hukuka göre meşru olan çok eşliliğin yeni kanunla birlikte yasaklanması, bu tezatlardan biri olarak zikredilebilir. Mesela 1926’dan önce iki ya da daha fazla sayıda kadınla evlenilerek oluşturulmuş bir ailenin durumunun ne olacağı önemli bir problemdir. Bu ve benzeri problemlerin hâlli için Medenî Kanun’un kabulünden sonra bir de bu kanunun tatbikine ilişkin kanun çıkarılmış ve eski usûlde yapılan evliliklerin aynen geçerli olduğu kabul edilmiştir. Böylelikle eskiden gelen çok eşli aile yapısı, yeni hukuka geçiş sürecinde kanunî bir zemine oturmuştur. Ancak hayatın tabiî akışı içinde bu tip ailelerde yaşanan problemler, yeni hukuku tatbik eden mahkemelere intikal etmekten geri durmamıştır. Bu çalışma, 1926’da kabul edilen Türk Medenî Kanunu’ndan sonra, çok eşliliğin olduğu ailelerde görülen birtakım hukukî problemlere, hukuk tarihi araştırmalarında hiç kullanılmamış bir kaynak olan adliye arşivinde tespit edilen örnekler üzerinden işaret etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın bir gayesi de, yakın döneme ait sosyal tarihimizin yazımında kaynak olarak kullanılabilecek adliye arşivlerinin önemini ortaya koyabilmektir.Item 1944 - 1945 DERS YILININ AÇILIŞ SÖYLEVİENVER, Ziya KaralItem 1945-1946 DERS YILI AÇILIŞ NUTKUENVER, Ziya KaralItem 2017 yüzey buluntuları ışığında kızılin yontmataş endüstrisinin tekno-tipolojisi(Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 2019) Kartal, Gizem; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAntalya'da Batı Toroslar üzerinde yer alan ve Katran Dağı Mağaralarından biri olan Kızılin'de 2017 yılında kazı alanının açılması ve çevre düzenlemesi çalışmaları sırasında yüzeyde görülen çok sayıdaki malzemenin toplanması gerekmiştir. Tekno-tipolojik açıdan oldukça nitelikli olan bu parçalar üzerinde yapılan analiz çalışmaları önemli sonuçlar vermiştir. 2017 yılında yapılan bu çalışmalar sonucunda ele geçen yontmataş buluntuların teknolojik ve tipolojik özelliklerinin belirlenmesi ve sunulması bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Bu yerleşimden yüzey toplaması sonucu elde edilen yontmataş materyalin tekno-tipolojik açılardan tanımlanmasının ardından bölgede yer alan diğer yerleşimlerden ele geçen materyal ile karşılaştırılması da amaçlanmaktadır. Bu karşılaştırmalar yapılırken Kızılin'den elde edilmiş herhangi bir tarih olmaması nedeniyle kesin yorumlamalardan ziyade teknolojik ve tipolojik olarak görece yorumlamalara gidilecektir. Yerleşimin Anadolu Paleolitik'i açısından yerinin kesin bir şekilde belirlenebilmesi için ileriki yıllarda yapılacak sistematik kazılardan ele geçen buluntular ile bunlardan elde edilecek sonuçlar oldukça önemlidir. Öncelikle in situ tabakalardan elde edilecek mutlak tarihlendirmeler yontmataş materyalin kronolojik açıdan yerinin konumlandırılmasında önemli bir rol oynayacaktır.