Browsing by Author "Karasu, Hakan Alpay"
Now showing 1 - 6 of 6
Results Per Page
Sort Options
Item Cerrahi destekli hızlı maksiller genişletme (sarme) operasyonunun mandibuler kondile etkilerinin konvansiyonel radyograflarla değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2014) Ergül, Kutay Can; Karasu, Hakan AlpayCerrahi Destekli Hızlı Maksiller Genişletme Operasyonunun Mandibuler Kondile Etkilerinin Konvansiyonel Radyograflarla Değerlendirilmesi Kalıtımsal, fonksiyonel veya çevresel etkenler sonucu kafa yüz kemiklerinde ortaya çıkan iskeletsel bir anomali; maksillanın büyümesini olumsuz yönde etkileyerek sagittal, vertikal ve transversal yönde malokluzyonlara yol açabilmektedir. Transvers yön anomalilerde sıklıkla iskeletsel ve/ veya dişsel, tek ya da çift taraflı posterior çapraz kapanış görülmektedir ve hastanın büyüme gelişim evresine göre OMG (Ortopedik Maksiller Genişletme) veya CDHMG (Cerrahi Destekli Hızlı Maksiller Genişletme) ile tedavi edilmektedir. Transvers yöndeki iskeletsel anomalilerin değerlendirilmesinde lateral ve postero-anterior sefalometrik, okluzal ve panoramik radyografilerden yararlanılmaktadır. Ayrıca CDHMG'nin etkilerinin değerlendirilmesinde de bu radyograflar kullanılmaktadır. Yapılan herhangi bir ortodontik tedavinin temporomandibuler eklemi etkilemesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu retrospektif çalışmanın amacı; cerrahi destekli hızlı maksiller genişletme sonrasında muhtemelen oluşan mandibuler kondildeki değişikliklerin lateral sefalometrik ve panoramik filmler ile değerlendirilmesidir. Araştırma materyalini; maksiller transversal yetmezliğe bağlı tek veya çift taraflı çapraz kapanışa sahip, büyüme ve gelişimini tamamlamış olan erişkin 16 birey oluşturmuştur. Yaşları 15-27 arasında değişen 2'si kadın 14'ü erkek bu bireylerden alınan rutin radyograflar üzerinde ölçümler yapılmış, 36 parametre değerlendirilmiştir.Verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesi ise Bağımlı T-Testi (Eşleştirilmiş İki Örneklem Arasındaki Farkın Önemlilik Testi) ile yapılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına gore; maksilla genişlemenin yanı sıra öne, aşağı ve ileri yer değiştirmiştir, mandibula posterior rotasyona uğramıştır ancak temporomandibuler eklemin kemik bileşenlerinde kısa dönemde istatistiksel olarak anlamlı değişiklik gözlenememiştir. Ayrıca çalışmada yer alan hastaların hiçbirinde tedavi sonrası temporomandibuler eklem şikayetleri (ağrı, eklemde ses) oluşmamıştır. Erken dönemde kemik komponentlerde ve hastaların kliniğinde değişiklik olmaması, uygulamanın agresif bir tedavi olmadığına ve hastaya bu anlamda rahatsızlık vermediğine delalet etmektedir.AbstractEvaluation of Surgically Assisted Rapid Maxillary Expansion's Effects on Mandibular Condyle with Conventional Radiographs As a result of hereditary, functional or environmental factors, an anomaly of skeletal facial bones can adversely effect the growth of the maxilla and lead to malocclusion in the sagittal, vertical and transversal directions. Skeletal and/or dental uni or bilateral crossbites are often seen with transversal abnormalities which are treated with OME (Orthopedic Maxillary Expansion) or SARME (Surgically Assisted Rapid Maxillary Expansion) according to the patient's growth phase. In addition to evaluation of transversal skeletal abnormalities, lateral and postero-anterior cephalometric, occlusal and panoramic radiographs are used in the evaluation of post-treatment effects of SARME. It is inevitable for any orthodontic treatment to have an effect on temporomandibular joint. The aim of this retrospective study is to evaluate the possible changes in the mandibular condyle following SARME with cephalometric and panoramic radiographs. The research material is consist of 16 adults (14 men and 2 women, between the ages of 15 to 27) who have uni or bilateral crossbite due to maxillary transversal insufficiency. The measurements are made on routine radiographs of these individuals and 36 parameters were evaluated. The T-test was used in the statistical assessment of the data which evaluates the significance of the difference between the paired two-samples. According to the results of the study, maxilla displaced forward and downdward as well as it expanded, posterior rotation of the mandible was seen, however no statistically significant changes were obtained in the temporomandibular joint's bone components in short term. In addition, temporomandibular joint problems (such as pain, clicking, crepitation) did not occur in none of the patients engaged in this study. The lack of changes in the bone components and clinical symptoms in early stages implies that the treatment is not aggressive and does not give patients discomfort.Item Ortognatik cerrahi endikasyonu konulan hastalar ile sağlıklı bireylerin mandibular kanal ve ramus morfolojilerinin retrospektif olarak karşılaştırılması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2017) Ismayilov, Orkhan; Karasu, Hakan Alpay; Sağlık BilimleriGünümüzde insanların büyük bir kısmı dentofasiyal deformitelerden etkilenmektedir. Bu deformiteler basit şekilde tedavi edilebilmekle beraber bazı durumlarda ortognatik cerrahiye ihtiyaç duyulmaktadır. Ortognatik cerrahi uygulanırken birtakım komplikasyonların oluşması kaçınılmaz olmaktadır. Bu araştırmanın amacı ortognatik cerrahi endikasyonu konulan hastalardan preoperatif konik ışınlı bilgisayarlı tomografi çekilerek inferior alveoler sinirin seyri ve ramusun morfolojisi değerlendirilerek uygulanacak olan ortognatik cerrahi işlemler sırasında oluşabilme ihtimali olan komplikasyonları (sinir hasarı, istenmeyen kırık vb.) minimalize ederek ortognatik cerrahi ameliyatlarını daha hızlı, güvenli ve kontrollü yapılmasına sağladığı katkıları değerlendirmektir. Araştırmamızda ortognatik cerrahi endikasyonu konulan 50 hasta ile diğer işlemler için başvuran 50 hastadan konik ışınlı bilgisayarlı tomografi çekilerek sinirin seyri ve ramusun morfolojisi değerlendirilip kıyaslanmıştır. Çalışmamızda MF bölgesinde linguladan mandibuler çentiğe (L-N), ramusun ön kenarına (L-Ön taraf), ramusun arka kenarına (L-Arka taraf) ve mandibulanın alt kenarına (L-Alt taraf) olan mesafeler ölçülmüştür. RM, MA, CM1 ve CM2 kesitlerinde ise mandibular kanalda mandibulanın bukkal (C-B), lingual (C-L), üst kenar (C-Üst) ve alt kenara (C-Alt) olan mesafeler ölçülerek değerlendirilmiştir. Sonuç olarak L-Ön taraf, L-N ve L-Alt taraf mesafeleri dentofasiyel deformitesi olan hasta gruplarında istatististiksel olarak daha büyük çıkmıştır. Diğer mesafelerde anlamlı fark bulunamamıştır.Item Ortognatik cerrahi endikasyonu konulan hastaların ameliyat öncesi ve sonrası masseter kasının ultrasonografi ile incelenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Osmanlı, Murad; Karasu, Hakan Alpay; Diş HekimliğiDentofasiyal deformiteleri olan hastalar için ortognatik cerrahi yaygın, iyi kabul gören bir tedavi yaklaşımı olup, yüz iskelet ilişkilerini ve konuşma ve çiğneme gibi fonksiyonları iyileştirmek amacıyla maksilla veya mandibulanın pozisyonunu düzeltmek için ortognatik cerrahi uygulanır. Ortognatik cerrahinin başlıca hedefleri, diş-iskelet sistemi deformitelerine sahip hastalarda oklüzal ilişkilerin gelişimi, yüz estetiği ve çiğneme sistemi işlevidir Bu çalışmanın amacı, ortognatik cerrahi öncesi ve sonrası dentofasiyal iskelet deformiteleri olan hastalar arasındaki artmış oklüzal temastan dolayı bu değişimden en çok etkilenen masseter kasının kitle değişikliklerini saptamak ve ideal oklüzyon ve kaslar üzerindeki etkileri ve kas değişikliklerini değerlendirmek. Çalışmamız üç grup içermekteydi. 1. Grupta 14 dentofasial deformiteli hasta, 2.grupta aynı hastaların cerrahi sonrası 4-5 ay ve 15 dentofasial deformitesi olmayan sağlıklı birey kontrol grubu belirlenmişti. Ultrasonografiyle, masseter kasın süperfisial kısmının en kalın kısmına tekabül edicek şekilde, 1cm aralıklarla istirahat ve maksimum interkuspidasyon halinde her 3 grupta ölçülmüştür. Sonuç olarak, deformiteler grubunda ameliyat öncesi ve sonrası arasında anlamlı bir fark vardı (p <0.05). Sonuç olarak, masseter kas kalınlığı hala kontrol grubunda görüldüğünden daha düşük olmakla birlikte, dentofasiyal deformitelerin cerrahi olarak düzeltilmesinden sonra masseter kas kalınlığında bir artış olduğu görülmüştür. Anahtar kelimeler: Dentofasial deformite, Masseter kası, Ortognatik cerrahi, UltrasonografiItem Ortognatik cerrahi endikasyonu konulan hastaların lakrimal kanal morfolojilerinin osteotomi ve fiksasyon güvenliği açısından sağlıklı bireyler ile karşılaştırılması(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Aksun, Fırat; Karasu, Hakan Alpay; Diş HekimliğiGünümüzde insanların büyük bir kısmı dentofasiyal deformitelerden etkilenmektedir. Bu deformiteler basit şekilde tedavi edilebilmekle beraber bazı durumlarda ortognatik cerrahiye ihtiyaç duyulmaktadır. Ortognatik cerrahi uygulanırken birtakım komplikasyonların oluşması kaçınılmaz olmaktadır. Bu araştırmanın amacı; ortognatik cerrahi endikasyonu konulan hastalardan preoperatif konik ışınlı bilgisayarlı tomografi çekilerek lakrimal kanal seyri ve morfolojisi değerlendirilerek uygulanacak olan ortognatik cerrahi işlemler sırasında oluşabilme ihtimali olan komplikasyonları minimalize ederek ortognatik cerrahi ameliyatlarını daha hızlı, güvenli ve kontrollü yapılmasına sağladığı katkıları değerlendirmektir. Araştırmamıza kanin dişleri mevcut olan 60 kişi dahil edilmiştir. Grup 1: Ortognatik cerrahi endikasyonu konulan 30 kişiden, Grup 2: Sağlıklı 30 kişiden oluşmaktadır (n=30). Araştırmamıza dahil olan kişilerden konik ışınlı tomografi çekilerek lakrimal kanalın seyri ve morfolojisi değerlendirilerek kıyaslanmıştır. Bu amaçla 2 farklı ölçüm yapılmıştır: Grup 1 ve Grup 2: Kanin diş apexinden lakrimal kanalın alt açılış noktasına olan vertikal uzunluk (İK). Grup 1 ve Grup 2: Lakrimal kanal üst giriş noktası (SL), lakrimal kanal alt çıkış noktası (İL) ve iki yapının orta noktasından (ML) alınan sagittal kesitteki ön-arka uzunluk. Sonuç olarak, sol taraf ML, sağ ve sol İK mesafeleri dentofasiyel deformitesi olan hasta gruplarında istatististiksel olarak daha büyük çıkmıştır. Diğer mesafelerde anlamlı fark bulunamamıştır.Item Ortognatik cerrahi sonrası hastaların temporomandibuler eklem bulguları, sinir hasarı ve hasta memnuniyeti açılarından retrospektif olarak değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2013) Turalı, Sibel; Karasu, Hakan Alpay; OtherItem Santral giant cell granuloma: bir olgu raporu(2006) Babadağ, Muzaffer; Şahin, Meltem; Karasu, Hakan Alpay; Uyanık, Lokman OnurThe central giant cell granuloma is fairly common in the jaws and it is a nonneoplastic bone disease, probably reactive to some unknown stimulus. Usually, it occurs in persons 30 years of age or younger with painless swelling and an asymmetry in facial apperance. The highest rate of occurence is the mandible, and most mandibular lesions occur anterior to the first molars. A 50- year old female patient referred to the Dental Faculty of Ankara University, Department of Oral Diagnosis and Radiology with swelling that had been present for a long time. An extraorally palpable swelling extending from the anterior to the first molar region in the edentulous mandible was revealed in the clinical examination. A well- demarcated unilocular radiolucency with a sclerotic margin extending from the anterior to the first molar region and to the inferior border of mandible was detected in radiographic examination. Central giant cell granuloma was reported after the histopathological evaluation. Santral giant cell granüloma, çenelerde görülen ve genellikle bilinmeyen bir etkenle aktive olan, neoplastik olmayan bir kemik hastalığıdır. Genellikle, 30 yaş veya altı hastalarda, ağrısız şişlik ve fasiyal asimetri ile kendini gösterir. Sıklıkla mandibulanın anterioru ile 1. molar diş arası bölgede görülür. 50 yaşındaki kadın hasta, sol alt çenesinde, uzun süreden beri varolan şişlik şikayeti nedeniyle Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Oral Diagnoz ve Radyoloji kliniğine başvurmuştur. Hastanın yapılan klinik muayenesi sonucu, total dişsiz alt çene anterior bölgeden sol molar bölgeye kadar uzanan ve ekstraoral olarak palpe edilen bir şişlik tespit edilmiştir. Radyolojik muayenede ise, mandibulada anterior bölgeden başlayıp 1. molar diş bölgesi ve mandibula alt kenarına kadar uzanan, radyoopak sınırla çevrili geniş bir radyolusent lezyon tespit edilmiştir. Yapılan biyopsi sonrasında, patoloji sonucu, santral giant cell granüloma olarak bildirilmiştir.