Browsing by Author "Duman, Berker"
Now showing 1 - 6 of 6
Results Per Page
Sort Options
Item Archives of Neuropsychiatry: Since 1964(2019) Duman, Berker; Tıp FakültesiItem Correction to: Prospective associations between recalled parental bonding and perinatal depression: a cohort study in urban and rural Turkey(2018) Duman, Berker; Tıp FakültesiThe article 'Prospective associations between recalled parental bonding and perinatal depression: a cohort study in urban and rural Turkey, written by Berker Duman, Vesile Senturk Cankorur, Clare Taylor and Robert Stewart was originally published electronically on the publisher's internet portal (currently SpringerLink) on January 10, 2018 without open access.Item COVİD-19 tanılı hastalarda psikiaytrik belirtiler ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2021) Kuçi, Sivi; Duman, Berker; Ruh Sağlığı ve HastalıklarıCOVID-19 enfeksiyonu sonrası bütün dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinin fiziksel ve ruhsal bir dizi sonuçları olmuştur. Özellikle enfeksiyona yakalananlarda bu etkiler daha belirgin olmuştur. Bu çalışmamızda enfeksiyona yakalandıktan sonra hastaneye yatırılarak tedavi görmekte olan bir grup hastanın sosyodemografik özellikleri, klinink bulguları, psikometrik ölçümleri ve biyokimyasal verileri değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesi'nde 01.04.2021-01.07.2021 tarihleri arasında COVID-19 enfeksiyonu nedeniyle yatarak tedavi gören hastalar oluşturmaktadır. Hastalardan onam alındıktan sonra sosyodemografik bilgileri ve klinik özellikleri kayıt altına alınmıştır. Psikometrik değerlendirme için Chalder Yorgunluk Ölçeği (CYÖ), Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği (HADÖ), Öznel Bellek Yakınmaları Anketi (ÖBYA), Olay Etkisi Ölçeği Gözden Geçirilmiş Formu (OEÖ-R) ve Uykusuzluk Şiddeti İndeksi (UŞİ) kullanılmıştır. Ayrıca hastaların bir dizi biyokimyasal verileri (CRP, Prokalsitonin, Ferritin, D-dimer, Fibrinojen, Beyaz Küre, Nötrofil, Lenfosit) çalışmada kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya COVID-19 enfeksiyonu nedeni ile hastaneye yatırılan 151 hasta alınmıştır. Yaş ortalamaları 58,15±17,17 yıldı. Hastaların 69'u (%45,7) kadın, 82'si (%54,3) erkekti. Hastalardan 16 (%10,6) kişinin psikiyatrik tedavi öyküsü vardı. 113 (%74,8) kişide kronik hastalık öyküsü vardı. Hastaların CYÖ fiziksel yorgunluk skorları 15.20±4.67, zihinsel yorgunluk skorları ise 11.00±5.68 olarak bulundu. HADÖ'nün anksiyete alt ölçeği puanı 8.63±4.78; depresyon alt ölçeği puanı ise 8.56±7.74. Hastaların 73 (%48.3)'ü anksiyete ölçeğinde 10 ve üstü puan aldı. Yine hastalardan 100 kişi (%66.2) depresyon ölçeğinde 7'den fazla puan aldı. OEÖ-R ölçeği toplam puanı 34.63±13.82. Hastaların % 24.5'inde normal veya minimal etkilenme vardı. %15.2'sinde hafif etkilenme, %8.6'sında orta düzeyde etkilenme ve hastaların %51.7'sinde ciddi bir etkilenme vardı. ÖBYA puanı 4.91±3.16. UŞİ puanı 11.14±6.00. Hastalardan 43'nün (%28.5) UŞİ puanı 15 ve üzeriydi. Hastalardan 17 kişide (%11,3) deliryum tablosu gelişti. Sonuç: Çalışmalar COVID-19 enfeksiyonunun yaşla birlikte komplikasyonlarının arttığı, erkeklerde ve kronik hastalığı olanlarda daha riskli seyrettiğini göstermektedir. Hastalarımızın yaş ortalaması normal COVID-19 dağılıma göre yüksektir. Çoğunluğu erkek hastalardır. Dörtte üçünde kronik hastalık öyküsü vardır. Hastaneye yatarak tedavi gören hastaların prognozunun ayaktan hastalığı atlatanlardan daha ağır seyrettiğini düşünürsek sonuçlarımız sürpriz olmamıştır. Çalışmamızdaki hastaların anksiyete ve depresyon düzeyleri yüksekti ve önceki çalışmaların bulguları ile örtüşmekteydi. Çalışmamızda deliryum olanların olmayanlara göre yaşları daha yüksek bulunmuştur. Yaşın COVID-19 enfeksiyonu sürecinde deliryum için önemli bir risk faktörü olması sürpriz olmamıştır. Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak deliryum olanlarda hem anksiyete, hem depresyon hem de travma sonrası stres bulguları yüksektir. Daha geniş popülasyonla ve uzun süreli çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Item Gender preference and perinatal depression in Turkey: A cohort study(2017) Duman, Berker; Şentürk Cankorur, Vesile; Tıp FakültesiBackground Child gender preference is important in some cultures and has been found to modify risk for antenatal and postnatal depression. We investigated discrepancies in the child gender preference between participating women and other key family members and the extent to which these predicted perinatal depression. Methods In a large cohort study of perinatal depression in urban and rural Turkey, participants had been asked about child gender preferences: their own, and those of their husband, parents, and parents in-law. Of 730 participants recruited in their third trimester (94.6% participation), 578 (79.2%) were reassessed at a mean (SD) 4.1 (3.3) months after childbirth, and 488 (66.8%) were reassessed at 13.7 (2.9) months. Results No associations were found between any gender preference reported in the antenatal period and depression at any examination. On the other hand, we found associations of antenatal depression with differences in participant-reported gender preference and that reported for their mother-in-law (OR 1.81, 1.08–3.04). This non-agreement also predicted depression at the 4 month (OR 2.24, 1.24–4.03) and 14 month (OR 2.07, 1.05–4.04) postnatal examinations. These associations with postnatal depression persisted after adjustment for a range of covariates (ORs 3.19 (1.54–6.59) and 3.30 (1.49–7.33) respectively). Conclusions Reported disagreement in child gender preferences between a woman and her mother-inlaw was a predictor of post-natal depression and may reflect wider family disharmony as an underlying factor.Item Gender preference and perinatal depression in Turkey: A cohort study(2017) Cankorur, Vesile Şentürk; Duman, Berker; Tıp FakültesiBackground Child gender preference is important in some cultures and has been found to modify risk for antenatal and postnatal depression. We investigated discrepancies in the child gender preference between participating women and other key family members and the extent to which these predicted perinatal depression. Methods In a large cohort study of perinatal depression in urban and rural Turkey, participants had been asked about child gender preferences: their own, and those of their husband, parents, and parents in-law. Of 730 participants recruited in their third trimester (94.6% participation), 578 (79.2%) were reassessed at a mean (SD) 4.1 (3.3) months after childbirth, and 488 (66.8%) were reassessed at 13.7 (2.9) months. Results No associations were found between any gender preference reported in the antenatal period and depression at any examination. On the other hand, we found associations of antenatal depression with differences in participant-reported gender preference and that reported for their mother-in-law (OR 1.81, 1.08-3.04). This non-agreement also predicted depression at the 4 month (OR 2.24, 1.24-4.03) and 14 month (OR 2.07, 1.05-4.04) postnatal examinations. These associations with postnatal depression persisted after adjustment for a range of covariates (ORs 3.19 (1.54-6.59) and 3.30 (1.49-7.33) respectively). Conclusions Reported disagreement in child gender preferences between a woman and her mother-in-law was a predictor of post-natal depression and may reflect wider family disharmony as an underlying factor.Item Sağlıklı bireylerde karar verme süreçlerinde etkili olan kortikal aktivite paternlerinin fNIRS ile değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Fakültesi, 2019) Duman, Berker; Özgüven, Halise; Sağlık BilimleriSağlıklı Bireylerde Karar Verme Süreçlerinde Etkili Kortikal Aktivite Paternlerinin fNIRS ile Değerlendirilmesi Karar verme ve ilişkili süreçler günümüzde nörobilimin önemli araştırma alanlarından birisi haline gelmiştir. Bu alandaki çalışmalardan elde edilecek sonuçlar, psikoloji, ekonomi, psikiyatri ve nöroloji gibi birçok disipline yönelik veriler ortaya koymaktadır. Karar verme süreçlerinin farkındalıkla olan ilişkisine yönelik geçmiş çalışmalarda, kullanılan metodolojiye bağlı olarak farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bu çalışmada sağlıklı bireylerde oluşturulan bir Libet-tipi özgür irade taskı kullanarak, 15 dakika süresince tamamen özgür biçimde kendi istediği anda önündeki sol veya sağ tuşlarına basmaları ve kararı ne zaman verdiğini de önündeki kayan harflerden seçerek iletmesi istenmiştir ve kararın içeriğinin (sol veya sağ) henüz farkındalığa ulaşmadan yordanabilmesi amaçlanmıştır. Veriler fNIRS yöntemiyle toplanmıştır. Bu amaçla, skalp üzerine yerleştirilen iki ayrı probe set (ön ve arka) kullanılmıştır. Ön probe set arka sınırı Cz hattına gelecek şekilde, arka probe set ise hemen arkasına yerleştirilmiştir. Solda ve sağda toplam 40 kanaldan eş zamanlı kayıt alınmıştır Elde edilen verilerin analizinde derin öğrenme algoritmalarından yararlanılmıştır. Araştırmaya en az ilköğretim mezunu, sağ elli, erkek, psikiyatrik ve nörolojik hastalığı olmayan sağlıklı kişiler dahil edilmiştir (n=30). Örneklemin ortalama yaşı 26,76±5,7'dir. El tercihi Edinburgh El Tercihi Anketi ile değerlendirilmiş ve +80 ve üzeri puan alanlar sağ elli olarak kabul edilmiştir. Verilen yanıtların analizinde görece dengeli bir dağılım gerektiğinden, her denek için lateralizasyon indeksi (Li) hesaplanmıştır ve fNIRS kaydı alınan iki kişi, Li>0,35 olduğu için analizlerden çıkarılmıştır. Analizlerden ayrıca 3 saniyeden kısa ve 26 saniyeden uzun karar verilen denemeler de karıştırıcı olmaması amacıyla çıkarılmıştır. Sonuç olarak 28 katılımcıdan elde edilen toplam 1041 deneme analizlere dahil edilmiştir. Denemelerin tamamı dikkate alındığında, katılımcıların ortalama karar sayısı 40,6, motor çıktıya kadar geçen ortalama süre 9,69 olmuştur. Karar anı ile motor çıktı arasındaki süre ortalama 410 ms bulunmuştur. Elde edilen davranışsal veriler literatürle uyumlu bulunmuştur. Yapılan analizlerde RNN ve LSTM algoritmalarıyla iki katmana sahip mimariler, 8-16 ve 32 hücre sayılarıyla denenmiştir. Motor çıktıya kadar olan veriler dahil edilmiş ve 40-kanal üzerinden analizler yapılmıştır. Bu analizler sonucunda, %57-58 oranında F1 skorlarına ve %53-54 oranında doğruluk oranlarına ulaşılabilmiştir. Bu verilerle, kararın içeriğini henüz farkındalığa ulaşmadan istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde yordayabilmek mümkün olmuştur (p<0,05). Elde edilen veriler BOLD sinyalinin yapısı da dikkate alındığında yaklaşık 4 saniye öncesinden anlamlı verilere ulaşılabildiğini göstermektedir. Bu tez çalışmasında, özgür irade ilişkili nörobilim araştırmalarında literatürde ilk kez fNIRS ve derin öğrenme algoritmaları başarıyla kullanılmıştır.